Ana içeriğe atla

Ay Sarayı (Paul Auster)


Paul Auster'ın 1989 yılında yılında yayımlanan romanıdır.
Olaylara birinci tekil kişi tarafından anlatılmaktadır.
Olayları anlatan Marco Stanley Fogg'dur. Anlatıcı kendi hayatını anlatmaktadır.
Annesi Emily'dir. Babasının öldüğüne inanarak büyür. 
Roman işsiz güçsüz, tembel hayat amacı olmayan Fogg'un hayatını sorgulamasıyla ilerler.
Bana aylak adamı hatırlatıyor.
Parasız pulsuz yaşamına devam ederken, yaşlı bir adama bakıcılık yapmaya başlıyor.
Hayatının anlamını sorgulamaya da başlıyor.
Fogg, Kitty ile aşk yaşıyor. Bir müddet sonra Kitty hamile kalıyor, Kitty çocuğu aldırmak isteyince ilişkileri bitiyor. Daha sonra Fogg onsuz yapamayacağını anlıyor. Kitty'e sensiz yapamam diyor fakat Kitty hayatında başka birisi olduğunu söylüyor.
Fogg babasının hayatta olduğunu öğreniyor. Babasıyla karşılaşıyor. Bir zaman babasıyla vakit geçiriyor. Babası ona başından geçenleri anlatıyor. Babası Julian Barber daha sonra bir mezar ziyaretinde boş bir mezara düşüyor ve hastanede geçen birkaç haftadan sonra ölüyor. Birkaç sayfa sonra da roman bitiyor.

Romandan alıntı:
Konuşma beyzbolda birisiyle paslaşmaya benzer. İyi bir oyuncu, topu kaçırmanız olanaksız biçimde eldiveninizin ortasına doğru atar, sonra top tutma sırası kendine gelince, en beceriksiz, en hatalı vuruşlarda bile topu tutar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fuzuli'nin Gazelleri

GAZEL - 1 1. Dostum âlem seninçün ger olur düşmen bana Gam degil zira yetersin dost ancak sen bana 2. Aşka saldım ben beni pend almayıp bir dosttan Hiç düşmen eylemez anı kim ettim ben bana

OĞLUM-HİkÂYE

Bu öykümü özel çocukları olan dünyanın en özel en fedakar annelerine armağan ediyorum. Sevgimle... OĞLUM Doktorun muayenehanesinden çıktığımızda, şu an da olduğu gibi gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Eşim, çocuğumuzda bir tuhaflık var dediğimde, bana kızıp, küfrettiği gibi, doktora küfretmeye başladı. “Aslan gibi oğlumu, neden psikiyatra götüreyim” diye söylenip, durdu. O yıllar, Sivas’ta çocuk psikiyatrı değil, psikiyatr bile yoktu. Mahmut’umu, Ankara’ya bir psikiyatra götürmek için, babasını ikna edebildim. Nasıl ikna edebildiğimi ne düşünmek, ne de söylemek istiyorum. Ankara’da, çocuk psikiyatrının teşhis koyması çok uzun sürmedi. Gözlerime baktı, “Mahmut otistik” dedi. Otistik… Otizm ne ola… Otistik ne ola… İlacı… Nasıl ilacı olmaz… Vardır bir ilacı… Yok mu? Peki, kaç yaşında geçer… Hiç geçmez mi… Ben iyi bir annemiyim… Babasına yazıklar mı olsun… Olsun be doktor, babasına yazıklar olsun, nasıl anladın ki bunları… Mahmut’umun sırtında dayak...