Ana içeriğe atla

Fuzuli'nin Gazelleri

GAZEL - 1

1. Dostum âlem seninçün ger olur düşmen bana
Gam degil zira yetersin dost ancak sen bana

2. Aşka saldım ben beni pend almayıp bir dosttan
Hiç düşmen eylemez anı kim ettim ben bana

3. Can ü ten oldukça benden derd ü gam eksik degil
Çıksa can hak olsa ten ne can gerek ne ten bana

4. Gamze tigin çekti ol mah olma gaafil ey gönül
Kim mukarrerdir bu gün ölmek sana şiven bana

5. Ey Fuzuli çıksa can çıkmam tarik-i aşktan
Reh-güzer-i ehl-i aşk üzre kılın medfen bana

Günümüz Türkçesiyle
1. Dostum, eğer senin yüzünden herkes bana düşman olsa da gam değil, buna üzülmem. Çünkü dost olarak yalnız sen bana yetersin.
2. Ben kendimi bir dosttan öğüt almadan (onun öğüdünü tutmadan) aşk âlemine attım. Benim bana etti­ğimi hiçbir düşman etmez.
3. Bu can ve ten var oldukça dert ve gam eksik olmaz. Can çıksın, beden de toprak olsun, bana ne can gerek ne de beden.
4. Buluşmanın değerini bilmeden, ayrılığın belâ­sını çekmeden sevgiliden ayrı kalmanın karanlığı pek çok insana aydınlattı.
Aşk, âşığı her ne kadar üzüntülere, acılara boğsa da bu uğurda çekilen sıkıntılar ile âşık olgunlaşır, aşk onu yüceltir, böylece pek çok hakikat ortaya çıkar.
5. Ey bahçıvan! (Senin bahçendeki) selvi ağacı ile gül bana duman ve ateş gibi gelir. Ben gülbahçesini ne yapayım! Gülşen sana, külhan bana olsun!
Selvi ağacı şekil bakımından, yukarıya doğru uzayan boyu yönüyle dumana, gül de kırmızılığı dolayı­sıyla ateşe benzetilmiştir. Külhan, hem ateşin hem de dumanın bulunduğu ocaktır.
6. Ey gönül! O ay yüzlü güzel, keskin yan bakışı kılıcını çekti. Sakın gaflete dalma, dikkatli ol. Bugün sana ölmek bana da yas tutmak karara bağlanmıştır.
7. Ey Fuzuli! Can çıksa da ben aşk yolundan çık­mam. Bana (öldüğümde) âşıkların gelip geçtiği yol üze­rinde bir mezar yapın.

GAZEL  -2

Hâsılım yok ser-i kûyunda belâdan gayrı
Garazım yok reh-i aşkında fenâdan gayrı

Ney-i bezm-i gamem ey mâh ne bulsan yele ver
Oda yanmış kuru cisminde hevâdan gayrı

Perde çek çehreme hicran günü ey kanlu sirişk
Ki gözüm görmeye ol mâhlikadan gayrı

Yetti bi-kesliğim ol gayete kim çevremde
Kimse yok çizgine gird-âb-ı belâdan gayrı

Ne yanar kimse mana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı

Bozma ey mevc gözüm yaşı habâbın ki bu seyl
Komadı hiç imâret bu binadan gayrı

Bezm-i aşk içre Fuzûli nice âh eylemeyem
Ne temettu' bulunur neyde sedâdan gayrı .

Günümüz Türkçesiyle

1. Senin mahallende bulunmaktan elime geçen sa­dece belâdır. Senin yolunda yok olmaktan başka niyetim de yoktur.
2. Ey âh! Ben gam meclisinin neyiyim. Ateşe yanmış kuru bedenimde havadan (aşk arzusundan) başka ne varsa yele ver.
Ney, kamışlıktan kopartılır, kuru hale gelir, daha sonra da ateşle dağlanarak üzerinde delikler açılır. İçi boştur. Koparıldığı sazlığın hasreti içinde inler. Neyin sesi insanlara hüzün verir. Beyitte bütün bu söylenilenlere işaret vardır. Şair de aşk ateşiyle yanmış, kurumuş, içi dünya isteklerinden öyle boşamıştır ki ney gibi olmuştur. Acı ve ıstıraplar içindedir. İçinin derinliklerinden gelen âh feryadına seslenerek, sen içimden çıkarken aşk arzusundan başka bir şeye rastlarsan onu sök at, yele ver, demektedir.
3. Ey kanlı gözyaşı! Ayrılık gününde yüzüme per­de çek de gözüm o ay yüzlüden başkasını görmesin.
4. Kimsesizliğim o dereceye erişti ki, çevremde içine düştüğüm aşk girdabından başka dolaşan kimse yok.
5. Bana gönlümün ateşinden başkası yanmaz, üzü­lüp acımaz. Kapımı da gündoğusundan tatlı tatlı esen rüzgârdan başka açan olmaz.
6. Ey dalga! Gözyaşlarımın üzerindeki hava kabar­cıklarını bozma, yok etme. Çünkü bu sel bende bundan başka sağlam bir yapı bırakmadı.
7. Ey Fuzûlî! Aşk meclisinde nasıl âh etmeyeyim! Neyin sesinden başka insana ne faydası vardır?
Şair, kendisini benzettiği neyin çıkardığı sesin dı­şında bir faydası olmadığını söylüyor. O da ney gibi ancak “âh” etmektedir.


GAZEL-3

Öyle sermestem ki idrâk etmezem dünyâ nedir
Ben kimim sâkî olan kimdir mey ü sahbâ nedir

Gerçi cânândan dil-i şeydâ için kâm isterim
Sorsa cânân bilmezem kâm-ı dil-i şeydâ nedir

Vasldan çün âşıkı müstağni eyler bir visâl
Âşıka ma’şûktan her dem bu istiğnâ nedir

Hikmet-i dünyâ vü mâfihâ bilen ârif değil
Ârif oldur bilmeye dünyâ vü mâfihâ nedir

Âh u feryâdın Fuzûlî incidiptir âlemi
Ger belâ-yı aşk ile hoşnûd isen gavgâ nedir

Günümüz Türkçesiyle
1. (Aşktan) öyle sarhoş olup kendimden geçmi­şim ki, dünyanın ne olduğunu tam kavrayamıyorum. Kim olduğumu bilmediğim gibi, bana içki sunanın kim oldu­ğunu ve şarabın ne olduğunu da bilmiyorum.
2. Gerçi sevgiliden çılgın gönlüm için murad is­tiyorum. Fakat sevgili, senin çılgın gönlünün muradı hoşnut edecek nedir, diye sorsa bunu da bilmiyorum.
3.Bir defa sevgiliyle birlikte olmak, âşığa bir daha vuslat aratmaz. O halde sevgilinin bu denli kendisi­ni geri çekmesi ve üstün görmesi nedendir?
4. Bu dünyanın ve dünya ile ilgili şeylerin hik­metini bilmekle ârif olunmaz. Ârif olan dünyayı ve dün­ya ile ilgili bütün maddi şeyleri bilmeyendir (yok sayan­dır.).
Âlim-bilgin kişi bu dünyaya ait maddi ve nesnel bilgilere sahip iken arif olarak nitelenen kişi hem bu dünyaya ait maddi bilgileri hem de görünen dünyanın ötesindeki hakikatleri, bu dünyanın yaratılışındaki hik­metleri ve sırları bilen kişidir. İşte böyle birisi, ulaştığı noktada bildiklerinin, mutlak gerçeğe ve sırlara nispeten bir hiç durumunda olduğunu, aslında hiçbir şey bilmedi­ğini anlar.
5. Ey Fuzûlî! Çektiğin ahlar ve feryatların bütün âlemi, bütün insanları ve varlıkları rahatsız etmiştir. Eğer aşk derdinden hoşnutsan, o halde bu mücadele ve kavga nedir?

GAZEL-4

Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan murâdım şem'i yanmaz mı

Kamu bîmârına cânân deva-yı derd eder ihsan
Niçün kılmaz bana derman beni bîmar sanmaz mı

Gâmım pinhan tutardım ben dedîler yâre kıl rûşen
Desem ol bî-vefâ bilmen inanır mı inanmaz mı

Şeb-i hicran yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım
Uyadır halkı efgânım gara bahtım uyanmaz mı

Gûl-i ruhsârına karşu gözümden kanlu akar su
Habîbim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı

Değildim ben sana mâil sen ettin aklımı zâil
Bana ta'n eyleyen gâfil seni görgeç utanmaz mı

Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı
Fuzûlî

Günümüz Türkçesiyle

 Bu gazel musammat gazel özelliği göstermektedir. Musammat gazel, aruz vezninin  iki eşit parçaya bölünen kalıplarıyla yazılan ve iç kafiyesi bulunan gazeldir. İç kafiye bulundurduğundan âhenk yönü güçlüdür.
1. Sevgili beni candan usandırdı, kendisi cefa et­mekten usanmaz mı? Göklere çıkan âhımın ateşinden felekler tutuştu, hâlâ muradımın mumu yanmaz mı? (Ta­lihim dönmez mi?)
2. Sevgili bütün hastalarına, yani âşıklarına şifa vermekte. Niçin bana şifa vermez, yoksa beni hasta san­maz mı (âşık olarak kabul etmiyor mu?).
3. Ben (aşk) derdimi gizlerdim. Sevgiliye açıkla (derdini) dediler. O vefasız sevgiliye söylesem bilmem, inanır mı inanmaz mı?
4. Hicran gecesi canım yanar, ağlayan gözlerim kan döker. Bütün insanları feryadım, iniltilerim uyandı­rır da kara bahtım uyanmaz mı?
5. Gül gibi yanağına karşı gözümden kanlı yaşlar akar. Sevgilim, bu gül mevsimidir, bahar gelmiştir. Akarsular elbet bulacaktır.
Bahar geldiğinde sular bulanık, seller halinde akar. Kanlı gözyaşı ile bulanık akan sular arasında ilişki kurulmuştur.
6. Ben sana gönül vermemiştim, aklımı başımdan alan sensin. Beni (sana bu denli tutkun olduğumdan do­layı) kınayan gafil kişi, seni (bu güzelliğini) görünce (be­ni kınadığından dolayı) utanmaz mı?
7. Fuzûlî kendinden geçmiş çılgın bir âşıktır. Bu haliyle de sürekli insanlara rezil rüsva olmaktadır. Sorun ona, bu ne sevdadır, bu sevdadan usanmaz mı?
Beyitte geçen rind, dünyaya fazla önem verme­yen, üzüntü ve kederi aynı şekilde değerlendiren, hayata olumlu olarak bakan âşık tipidir

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

10.SINIF TÜRK EDEBİYATI TEST-7

1. Aşağıdakilerden hangisi Türk edebiyatının dönemlere ayrılmasında kullanılan ölçütlerden birisi olamaz? A) Kültürel değişim      B) Din değişimi    C) Coğrafya değişimi  D) Lehçe ve şive ayrılıkları         E) Gelir dağılımı