Ana içeriğe atla

GİTMEK YA DA KALMAK

GİTMEK YA DA KALMAK
Kalmak mıdır insanı gitmeye zorlayan yada gitmek midir insanı kalmaya zorlayan ? Bazen bedenin olduğun yerdedir de ruhun nerelere gitmiş? Yorulmasını bilmeyene gitmek, koşmak ne âlâ.
Efendim, gitmeyi ya da kalmayı herkes anlatır,  anlatır da durur. Girmiştim,  gelmiştim,  gidememiştim, geri dönüş yapamamıştım,  anlatırlar. Ondan yazıyoruz işte bu yazıyı,  gidemeyenler yazar. Yazar kaldıkları yerde. Gönlümüz öteleri özler,  kafamızı kaldırırız semaya,  kaldırırız ki gözyaşı akmasın. Rahat nefes alabilelim.

Hedefler var gidilmesi gereken,  tam o işe layık olduğumuzu düşündüğümüz, belki bu kişidir, belki bir hedeftir. Bazen uğruna bir ömür feda edeceğimiz, gitmemiz, yapmamız gereken şeyleri öyle olduğumuz yerden hayal ediyoruz. Ah bu engeller! Engeller, dağlar. Dağlar, bağırıyorum dağlara lâkin sesim yankılanıyor tekrar dağlardan kulağıma. Anlıyorum ki boşuna bağırmışım. Yine yeniden aynı sesi bana gönderiyorlar dağlar, engeller.

Olsun, belki hayal etmek daha yakışacaktır,  öyle yakışsın. Gidenleri izliyorum, bazıları geri dönmüş. Kimi gülerek dönüyor, kimi ağlayarak. Fakat gülen kahkahalarla,  ağlayan hıçkırıklarla durumunu izah ediyor.

Ediyorlar efendim,  durumlarını izah. Gönüldeki durumları düşünen oldu mu? Durumlar, hazine. Hazineler çok kıymetlidir. Gitmek diyorduk. Bazen başka bir şehre, bazen başka bir gönüle, uzun gözyaşları eşliğinde.

Yorulmak... Kalmaktan da gidememekten mi? Gitmekten de kalamamaktan mı? Sözler nafile. Ama gitmeler yakın merak etmeyin,  bir hayal uzağımızda.

İnsan diyorum,  insanlar meyus. Gitse de aklı kalmakta, kalsa da aklı gitmekte kalıyor. Akılda bitirsek, tam karar versek diyorum. Tarif edilmez duygulardayız fazlasıyla. Bu dünyada en uzak nereye gideceğiz? Gideceğimiz yer yine aynı dünya. Ne kadar kaçabiliriz insanlardan, ne kadar uzaklaşabiliriz anılardan?

Sokaklarda yürüyorum,  kanun sesi geliyor ileriki caddelerden birinde. Gittim,  gittim, gittim, koştum ama ses hiç yaklaşmadı,  yaptığım tek iş vardı o da gitmek. Bazen de aynı böyle olur. Gideceğin yere koşarsın da koşarsın. Belki bir  kuyudasın da yukarından el bekliyorsundur. O el hiç yoktur aslında. Ancak insanın kendi çabası, gayreti gerekir. Yorgunsa biri, git desen de gitmez. Gitmek isteyene git de, artık gerisi gelmez gitmekten.

İnsanın sürekli kendisi mi gider? Hayır. Gider bazen birileri. Ama öyle bir gider ki gitmelerin en güzeli olur. Bakarsın çok parça bırakıp gitmiş. O parçalar,  bazen birkaç fotoğraf,  bazen birkaç eşya,  bazen bir gönül yarası. İlk başta alışırız gitmelere,  gidene kapı açık deriz. Sonra aklımıza Nuri Bilge Ceylan'ın şu sözü gelir; "Biri gider,  üzülmezsiniz. Sonra sandalyeye asılı hırkasını görürsünüz,  o hırkanın duruşu kalbinize oturur." O kadar muhteşem özetlemiş ki,  bazılarımızın hikayesini.

Yazar: Fatma Zehra Karataş

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fuzuli'nin Gazelleri

GAZEL - 1 1. Dostum âlem seninçün ger olur düşmen bana Gam degil zira yetersin dost ancak sen bana 2. Aşka saldım ben beni pend almayıp bir dosttan Hiç düşmen eylemez anı kim ettim ben bana

OĞLUM-HİkÂYE

Bu öykümü özel çocukları olan dünyanın en özel en fedakar annelerine armağan ediyorum. Sevgimle... OĞLUM Doktorun muayenehanesinden çıktığımızda, şu an da olduğu gibi gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Eşim, çocuğumuzda bir tuhaflık var dediğimde, bana kızıp, küfrettiği gibi, doktora küfretmeye başladı. “Aslan gibi oğlumu, neden psikiyatra götüreyim” diye söylenip, durdu. O yıllar, Sivas’ta çocuk psikiyatrı değil, psikiyatr bile yoktu. Mahmut’umu, Ankara’ya bir psikiyatra götürmek için, babasını ikna edebildim. Nasıl ikna edebildiğimi ne düşünmek, ne de söylemek istiyorum. Ankara’da, çocuk psikiyatrının teşhis koyması çok uzun sürmedi. Gözlerime baktı, “Mahmut otistik” dedi. Otistik… Otizm ne ola… Otistik ne ola… İlacı… Nasıl ilacı olmaz… Vardır bir ilacı… Yok mu? Peki, kaç yaşında geçer… Hiç geçmez mi… Ben iyi bir annemiyim… Babasına yazıklar mı olsun… Olsun be doktor, babasına yazıklar olsun, nasıl anladın ki bunları… Mahmut’umun sırtında dayak...