Ana içeriğe atla

EVLATLIK


Evleneli on iki yıl olmuştu. Çocuk sahibi olamamıştık.
Tedavi için gittiğimiz doktorların hemen hepsi aşağı yukarı aynı şeyleri söylemişlerdi. Bu gerçekleri duymak eşim için de benim için de her seferinde yıkım oluyordu. "Çocuk sahibi olabilmeniz imkansız görünüyor"
Bu kelimelerin her tekrarlanışı umudumuzu iyiceyitirmemize neden olmuştu.
-Neden evlatlık edinmiyoruz? dedim eşime
-Sahipsiz onca çocuk varken...
Belki de Allah onlardan birine sahip çıkmamızı istiyor.
Ve belki de bu yüzden bir bebek sahibi olmamızı dilemiyor.
Yetimhanede bebeklerin bulunduğu bölüme
girer girmez, ilk onu gördüm. Ayaklarını havaya dikmiş, elleri ile onlara ulaşmaya çalışıyordu.
Harikulade bir bebekti ve ben ondan gözlerimi alamıyordum.
-Bu... bunu kendimize evlat edinelim dedim.
Daha ilk bakışta ona karşı öylesi güçlü bir sevgi hissettim ki, sanki doğurduğum çocuğumu emanet bıraktığım bir yerden
geri almak üzere gelmişim hissine kapıldım.
Ancak yetimhane yetkilileri evlat edinebilmenin biraz güç olduğunu söylemişlerdi.
-Ben bu bebek için sonuna kadar mücadele edeceğim, dedim eşime. O da zaten bu konuda en az benimkadar kararlıydı. O günden sonra, gerçekten de onuniçin çok mücadele etmek zorunda kaldık.
Bir çok araştırma, soruşturmaya tabi tutulduk.
Aylarca uğraştık ama sonunda onu bize verdiler.
Kızımızın hayatımıza girmesi ile birlikte yuvamızıntek eksiği de artık tamamlanmıştı. O harika bir bebekti.
Eşimle ben onun için çıldırıyorduk.
Kızım okul çağına geldiğinde ona gerçeği anlattık.
Artık kendisinin öz anne ve babası olmadığımızı biliyordu. Bu gerçeği öğrenmiş olması onda tahmin ettiğimiz şoku yaratmadı. Küçücüktü fakat inanılmaz derecede olgun bir çocuktu.
Birgün arkadaşıyla sohbetlerine tanık oldum. Sevgili kızımın o gün arkadaşına söylediği sözler, benim hayatımda aldığım en güzel ödül oldu.
"Ben evlatlığım." dedi kızım.
Arkadaşı şaşkın bir ifade ile sordu: "Evlatlık ne demek?"
Küçük kızım şöyle yanıt verdi.
"Annenin karnında değil, yüreğinde büyümektir."

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fuzuli'nin Gazelleri

GAZEL - 1 1. Dostum âlem seninçün ger olur düşmen bana Gam degil zira yetersin dost ancak sen bana 2. Aşka saldım ben beni pend almayıp bir dosttan Hiç düşmen eylemez anı kim ettim ben bana

OĞLUM-HİkÂYE

Bu öykümü özel çocukları olan dünyanın en özel en fedakar annelerine armağan ediyorum. Sevgimle... OĞLUM Doktorun muayenehanesinden çıktığımızda, şu an da olduğu gibi gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Eşim, çocuğumuzda bir tuhaflık var dediğimde, bana kızıp, küfrettiği gibi, doktora küfretmeye başladı. “Aslan gibi oğlumu, neden psikiyatra götüreyim” diye söylenip, durdu. O yıllar, Sivas’ta çocuk psikiyatrı değil, psikiyatr bile yoktu. Mahmut’umu, Ankara’ya bir psikiyatra götürmek için, babasını ikna edebildim. Nasıl ikna edebildiğimi ne düşünmek, ne de söylemek istiyorum. Ankara’da, çocuk psikiyatrının teşhis koyması çok uzun sürmedi. Gözlerime baktı, “Mahmut otistik” dedi. Otistik… Otizm ne ola… Otistik ne ola… İlacı… Nasıl ilacı olmaz… Vardır bir ilacı… Yok mu? Peki, kaç yaşında geçer… Hiç geçmez mi… Ben iyi bir annemiyim… Babasına yazıklar mı olsun… Olsun be doktor, babasına yazıklar olsun, nasıl anladın ki bunları… Mahmut’umun sırtında dayak...