Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

SEVGİ

  Hiç evlenmemiş ve çocuğu olmayan Franz Kafka, Berlin’de bir sokakta dolaşmaktadır. Ağlayan bir kız çocuğuna rastlar. Çocuğun parkta çok sevdiği oyuncak bir bebeği kaybettiği için ağladığını anlar. Kafka, çocuğa bebeği beraber parkta ararlar ama o gün bebeğin kaybolan izine rastlamazlar. Ertesi gün aramaya karar verirler. Ne de olsa Kafka’nın bu çok içine işlemiştir.Ertesi gün beraber tekrar ararlar. O kadar ararlar ki sonunda bir banka oturup ümitsizce birbirlerine baktıktan sonra Kafka kız çocuğuna, cebinden çıkardığı bir mektup verir. Sevimli kıza der ki: “Bu mektubu sana bebek gönderdi.” Tabi mektuba bakan sevimli kızın gözlerinin içi güler ve aynı zamanda şaşırır. Kafka kendinden emin şöyle bir banka sırtını yaslayıp iki eli ceketini yakasında, parkın ağaçlarına bakarken:“Oku bakalım ne yazmış." der. Kız sevinç göz yaşları ve minnet bakışlarından sonra mektubu açar ve okur. Mektupta, “Lütfen ağlama, dünyayı görmek için gezmeye çıktım ve sana gördüklerimi yazacağım.” Bu, Ka...

Ah'lar Ağacı Şairi Didem Madak

  Edebiyat sahnesinin çiçekli ve anne kokan şiirlerinin güzel kadın şairi, Didem Madak’ın hayat hikayesidir.... Didem Madak, 8 Nisan 1970’de İzmir’de doğar. Annesi Füsun, Madak doğduktan 6 yıl sonra şiirlerinde bahsettiği ‘uzun siyah saçlı kız’ Işıl’ı dünyaya getirir. Öğretmen olan anne babaları ile birlikte çok mutlu olan bu iki kız kardeş aynı zamanda çok iyi arkadaştırlar. “Işıl çocuktu o zaman, ben de öyle, Mevsim kesin yazdı, karpuzdan feneriyle, Hani her çocuğu başka bir çocuğa yaklaştıran bir şarkı vardır ya, Kıyıya yanaşan bir gemi gibi.”Zorluklarla geçen çocukluk yılları Didem Madak’ın çocukluğu fırtınalı geçmiştir. 12 Eylül döneminde babası okul müdürüyle tartıştığı için Uşak’a sürülür. Fakat annesi Füsun Hanım’ın tayini çıkmadığı için kızlarıyla birlikte Burdur’da kalır. Ülkenin çok karışık bir süreçten geçtiği bu dönemde yalnız kalan Füsun Hanım ve kızları korku dolu günler geçirir. Füsun Hanım bir gün, geceleri onları uyutmayan arka bahçedeki mısır yapraklarının hışırt...

Az Kuru

Üniversite'ye yeni başlamıştı. Ekonomik durumu iyi değildi. Ailesi yeteri kadar para gönderemiyordu. Mühendislik okuyordu. Çarşıda bir lokantaya girdi; - "Az kuru alabilir miyim? “ dedi. - Lokantacı hali anladı. Ağzına kadar dolu bir tabak kuru, bir de pilav getirdi. Para ise, sadece az kuru parası aldı. Talebe hergün" az" dedi; lokantacı çoook verdi. Yıllar geçti, okul bitti. Yıllar daha da geçti. Talebe zengin bir mühendis oldu. Aklına "az kuru" geldi. Atladı okuduğu şehre gitti. Çarşıda lokantanın olduğu yere gitti. Baktı ki lokanta yok. Hemen esnafa sordu: - "Buradaki lokanta nerede, sahibi nerede? “ Esnaf, - Lokanta kapandı, amca da az aşağıda oturuyor. Tarif ettiler. - Talebe gitti evi buldu. Kapıyı çaldı. Amca kapıyı açtı. -" Buyurun dedi" - Amca ben yıllar evvel burada okudum. Hep az istedim sen hep çook verdin. Amca talebeyi hatırlamadı. O her talebeye öyle yapardı. - "Hatırlamadım oğlum, yıllar oldu." dedi. Talebe, - ...