Padişah acemi bir köle ile gemiye binmişti. Köle hiç deniz görmemiş, geminin... mihnetini tatmamıştı. Ağlamaya,inlemeye başladı.titriyordu. Avutmak için çok uğraştılar,bir türlü sakinleşmedi. Padişahın keyfi kaçtı. Herkes aciz bir vaziyetteyken gemide bulunan yaşlı bir adam padişahın huzuruna çıktı. “Müsaade buyurursanız ben onu sustururum” dedi. Padişah da “lütfetmiş olursunuz” dedi. Yaşlı adam e...mretti, köleyi denize attılar. Köle birkaç kere suya battı çıktı. Sonra saçından yakaladılar, gemiye çektiler. Kölegemiye yaklaşınca iki eliyle dümene asıldı, oradan gemiye çıktı, bir köşede oturmaya başladı. Yaşlı adamın yaptığı iş padişahı hayrete düşürdü. “Bu işteki hikmet nedir ?”Yaşlı adam cevap verdi: “Köle evvelce suya batmayı tatmamıştı. Gemideki selâmetin kıymetini bilmiyordu. İşte huzur ve saadet de böyledir, bir felâket görmeyen kimse, huzurun kıymetini bilemez.”
Hiç evlenmemiş ve çocuğu olmayan Franz Kafka, Berlin’de bir sokakta dolaşmaktadır. Ağlayan bir kız çocuğuna rastlar. Çocuğun parkta çok sevdiği oyuncak bir bebeği kaybettiği için ağladığını anlar. Kafka, çocuğa bebeği beraber parkta ararlar ama o gün bebeğin kaybolan izine rastlamazlar. Ertesi gün aramaya karar verirler. Ne de olsa Kafka’nın bu çok içine işlemiştir.Ertesi gün beraber tekrar ararlar. O kadar ararlar ki sonunda bir banka oturup ümitsizce birbirlerine baktıktan sonra Kafka kız çocuğuna, cebinden çıkardığı bir mektup verir. Sevimli kıza der ki: “Bu mektubu sana bebek gönderdi.” Tabi mektuba bakan sevimli kızın gözlerinin içi güler ve aynı zamanda şaşırır. Kafka kendinden emin şöyle bir banka sırtını yaslayıp iki eli ceketini yakasında, parkın ağaçlarına bakarken:“Oku bakalım ne yazmış." der. Kız sevinç göz yaşları ve minnet bakışlarından sonra mektubu açar ve okur. Mektupta, “Lütfen ağlama, dünyayı görmek için gezmeye çıktım ve sana gördüklerimi yazacağım.” Bu, Ka...